Press ESC to close

Spotify ve Sanatçılara Karşı Savaş

Yazan: Niko Smith

Çeviren: Janset Esen

Düzenleyen: Utku Çavuşoğlu

 

Eğlence sektörü, özellikle de müzik sektörü, en görünür ama toplum tarafından en az anlaşılan sektörlerden biridir. Müzik kayıt endüstrisi 20. yüzyılın başlarında ortaya çıktığından beri tüketicilerle etkileşim biçiminde pek çok değişiklik geçirmiştir. Müziğin ürün bazlı bir iş olmasına rağmen, tüm sanat formlarında olduğu gibi, bu endüstrinin değerini şarkıdan şarkıya veya albümden albüme ölçmek çok zor olabilir. Bu değer biçme sorunu özellikle 21. yüzyılda daha belirgin hale gelmiştir çünkü geleneksel olarak plak dükkanlarında, büyük mağazalarda, süpermarketlerde ve diğer yerel satış merkezlerinde fiziksel bir ürün olarak satılan şey artık neredeyse tamamen dijital bir ürüne dönüşmüştür. Günümüzde müziğin fiziksel ürünleri, ana ilgi odağı olarak değil, satışa yönelik ek bir pazarlama aracı olarak var oluyor. Dijital müzik dağıtımında, pazar büyük oranda, müzik endüstrisi tarafından elde edilen tüm gelirin %80’inden biraz fazlasını oluşturan yayın platformları tarafından yönetiliyor (Friedlander 2020). Herhangi bir piyasa sisteminde olduğu gibi, bir endüstri ayakta kalmak için ağırlıklı olarak küçük bir grup işletmeye dayandığında, bir oligopol ortaya çıkar. Günümüz müzik endüstrisinde, bu yayın oligopolünün en büyük üyeleri, pazar payının %30’undan fazlasını elinde tutan Spotify, onu %15 ile takip eden Apple Music ve her biri pazarın %10-15’ini oluşturan Amazon ve Tencent’in yayın platformlarıdır (Duarte 2023). Bu pazar yapısının bir sonucu olarak, Spotify ve diğer büyük firmalar, yayın sektörü ve genel olarak müzik endüstrisi üzerinde büyük bir etkiye sahip.

 

Spotify, son on yılda kendisini müzik endüstrisinde küçük ve çığır açan teknolojigirişiminden, endüstriyi bir bütün olarak ileriye götüren ana oyuncuya dönüştü. Yarattığı dönüşümün bir sonucu olarak, daha önce geçimlerini azalan fiziksel medya satışları ve canlı performanslardan sağlayan büyük-küçük tüm sanatçılar, fiziksel medya satışlarından neredeyse tamamen mahrum kaldı. Bu durum bir nesil sanatçıyı, müziklerini ve kişisel girişimlerini yeni bir müzik tüketimi tarzına göre uyarlamaya zorladı. Bu durum modern müzikte, geleneksel 3 dakikalık pop şarkılarından, SZA’nın “Kill Bill” ve Harry Styles’ın “As it was” gibi her ikisi de yaklaşık iki dakika 30 saniye olan popüler şarkıların da gösterdiği gibi, 2 buçuk dakikaya yakın şarkılara doğru kayma olarak gözlemlenebilir (Leight 2022). Spotify ve diğer yayın ve sosyal platformları; içerik üreticilerini kar maksimizasyonunu sağlamak için mümkün olduğunca hızlı bir şekilde yüksek yayın ve izleyici sayılarına ulaşmaya yönlendirdiği için son yıllarda üretilen popüler müziklerin birçoğunun daha kısa olması daha mantıklıdır. Bunun nedeni, daha kısa parçaların, daha uzun bir şarkıya kıyasla çok daha fazla kez çalınabilmesidir. Bu durum, telif ücretlerinin ücretlendirme sisteminin; sanatçılar ve müzik yayın servisleri arasındaki ana problem olmasına sebep oldu. Spotify ana akıma girdiğinden bu yana geçen on yıl boyunca sanatçılara dinlenme başına 0,003 ila 0,005 sent arasında ödeme yapmıştır (Aswad 2023). Ancak bu miktar doğrudan müzisyenlere değil, müziğin hak sahibine ödenmektedir ki bu da çoğu zaman sanatçının bağlı olduğu plak şirketidir (Peoples 2023).

 

Bu yılın Eylül ayında Spotify, sanatçılara yardımcı olmak amacıyla neyin dinlenme olarak sayılacağına dair kriterlerini değiştirdi ancak bu değişiklik karmaşık sonuçlar doğurdu. (Ingham 2023). Her şirket gibi Spotify’ın da ana hedefi sürekli olarak gelir elde etmektir. Tüketiciye birincil katkısı müzik aracısı olmak olan bir teknoloji şirketi olarak, benzersiz konumu nedeniyle, gerçek ürünü kullanıcılarına müzik önermek için kullandığı algoritmadır (Alter & Mickle 2023). Bu durum, sanatçının ürünü olan gerçek müzik kayıtlarıyla tezat oluşturuyor. Şirketin bugün 5 yıl öncesine göre daha düşük bir oranda seyreden hisse senedi fiyatının da gösterdiği gibi (Forde 2023), Spotify kullanıcıların asıl istediği ana ürün olan düşük marjlı, yüksek maliyetli müzik ürününde kârlılığı sürdürmekte zorlanmaktadır. Gelirlerini artırmak için Spotify, dinlenmeleri belirli bir eşiğe ulaşmayan sanatçıların eserlerine yapılan telif ödemelerini kesecek bir filtre uyguladı (Ingham 2023). Bu, siteye yüklenen spam içeriğe telif ödememek için pratik bir önlem olsa da muhtemelen ilk kez bir plak şirketi olmadan kendi projelerini yükleyen çok yeni sanatçılara da zarar verecektir. Ayrıca, Spotify’ın daha önce değinilen karmaşık ücret yapısına bakıldığında, köklü sanatçıların dinlenme başarısından gerçekten faydalanan kişilerin genellikle plak şirketleri olduğu görülüyor. Bu plak şirketlerinin sömürücü kayıt sözleşmeleri, on yıllardır sanatçılar ve müzik sektörü arasında bir bölünme kaynağı olmuştur. Ancak Spotify’ın yeni yayın kurallarını uygulama biçimi ve genel olarak yayın sistemi, sanatçılar ve plak şirketleri arasındaki eşitsiz ilişkiye yeni bir boyut kazandırırken, sanatçıların güç ve temsilden yoksun olduğu onlarca yıllık hiyerarşiyi de sürdürüyor.

 

Spotify, internet çağında müzik dağıtımını ve müzikten kâr elde etme sürecini kolaylaştırırken, bu süreçte sanatçılar ve dinleyiciler için karmaşık bir dizi artı ve eksi sundu. Bir yandan daha fazla dinleyicinin daha fazla türde müzik dinlemesini sağlarken, diğer yandan da halkın hangi müziğin popüler ya da iyi olduğuna dair görüşünü homojenleştirme potansiyeline sahiptir. Sanatçının platformla olan deneyimi açısından, bir sanatçının daha önce mümkün olandan daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlayabilmektedir, ancak aynı zamanda kazanılan geliri ilgili herkese eşit olarak dağıtmamaktadır.

Bu Makale 22 Kasım 2024 tarihinde Çeviri Gazetesi tarafından:  ”https://sites.lsa.umich.edu/mje/2024/01/29/spotify-and-the-war-on-artists/” sitesinden alınarak çevirilmiştir.