Press ESC to close

Savaşta Aile Kayıplarının Yarattığı Siyasi, Sosyal ve Psikolojik Bilanço

Yazarlar: Diego Alburez-Gutierrez, Enrique Acosta
Çeviren: Melek Aleyna Göktaş
Düzenleyen: Melisa Aydınlı

Savaşın yarattığı acılar, silahlar sustuğunda dinmemektedir; zira savaşta ölen her kişi, geride mücadelesi nesiller boyu olmasa bile on yıllar boyunca sürecek aile fertleri bırakmaktadır. Anne-baba, çocuk, kardeş, kuzen, eş ve arkadaş gibi yakınlarını kaybetmiş olan bu acılı insanlara, Gazze, Lübnan, Ukrayna ve Sudan’ı kasıp kavuran savaşlar nedeniyle milyonlarcası eklenmektedir.

Savaşlar, insanları yas ve üzüntüye sürüklemenin yanı sıra refahı, sağlığı ve aile kurumunun temellerini de sarsar. Ayrıca intikam alma isteğini körükleyerek, şiddet ve haksızlık duygusuyla birleştiğinde savaş döngüsünü geleceğe taşıyabilir. Bu tehlikeli kalıpları yıkmak istiyorsak, savaştan sağ kurtulanların yas tutma sürecine çok dikkat etmeliyiz.

Savaş Yasının Değerlendirilmesi

Son araştırmamızda, her savaş sırasındaki ölümün, hayatta kalan nüfusun çeşitli üyeleri için bir yakının kaybını beraberinde getirdiğini gördük. Aile yaslarının, savaş kayıplarının ne kadar üzerinde olduğunu araştırdık. Bu durum, insanların kayıplarının giderek arttığı uzun süreli savaşlarda daha da vahim bir hal almaktadır. Bir kişi gençken ebeveynlerinden birini savaşta kaybedebilir ve ardından yaşlılığında aynı savaşta çocuğunu kaybedebilir.

Son on yılda savaştan en çok etkilenen bölgelerden biri olan Filistin’de, 29 Eylül 2000 ile 6 Ekim 2023 tarihleri arasında 10.500, 7 Ekim 2023’ten bu yana ise 41.000’den fazla kişinin hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir.

Bu ölümlerin her biri ortalama olarak 1,7 acılı ebeveyn ve 1,9 acılı çocukla sonuçlanmıştır. Bu da hayatta kalan her 43 Filistinliden 1’inin çatışmalarda bir çocuğunu, her 59 Filistinliden 1’inin de hayatları boyunca savaşta bir ebeveynini kaybettiği anlamına gelmektedir.

Bunlar elbette nüfus düzeyinde ortalamalardır; bazı bireyler diğerlerine göre çok daha fazla aile kaybına maruz kalmıştır. Gerçek rakamlar çok daha yüksek olabilir. Dolaylı ölümleri de hesaba katan bir Lancet çalışması, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de 186.000’den fazla kişinin hayatını kaybettiğini öngörmektedir.

Psikolojik ve Sosyal Hasar

Savaş yası, toplumlarda uzun süreli izler bırakır; çünkü geride kalanlar, yaşadıkları kayıp duygusunu hayatları boyunca taşırlar. Savaşlar biter ama travma devam eder.

Gazze’de devam eden savaşı ele alalım. Hesaplamalarımıza göre, savaşın gelecekteki seyri ne olursa olsun, bölgedeki yas seviyeleri önümüzdeki on yıl boyunca son derece yüksek kalacaktır. Tüm çatışmalar derhal sona erse bile, Filistin nüfusu içindeki yas tutan bireylerin oranının mevcut seviyelerin dörtte birine düşmesi için 50 yıllık kesintisiz bir barış döneminin geçmesi gerekeceğini tahmin etmekteyiz.
Savaştan sağ kurtulan bu yaslı kesim özel bir ilgiyi hak etmektedir. Araştırmalar, bu kişilerin uzun süreli yas bozukluğu, depresyon, intihar eğilimi, madde bağımlılığı ve fiziksel hastalıklar açısından daha yüksek risk altında olduklarını göstermiştir.

Bir yakının ani ölümü sadece duygusal bir şok yaratmakla kalmaz, aynı zamanda geride kalanlar için maddi kaynak ve destek kaybına da yol açabilir. Örneğin, bir ebeveynin ölümü, küçük çocukları, duygusal ve fiziksel gelişimlerinin kritik bir aşamasında önemli maddi ve duygusal desteklerden mahrum bırakmaktadır. Bu durum, çocuk için son derece olumsuz olabilir ve okul ve sağlık merkezleri gibi altyapıların tahribatıyla birleştiğinde ölümcül bile olabilir.

Benzer şekilde, yaşlılık döneminde bakıcılık görevi üstlenen çocuklarının kaybı da yaşlıların refahını geri dönülmez bir şekilde zedeleyebilir. Nitekim, dünyanın dört bir yanındaki savaşlarda yaşlılar giderek daha fazla risk altına girmektedir.

Aile Yasının Siyasi Etkisi

Yakınlarını kaybetmenin yarattığı kolektif deneyim, bir savaşa ilişkin ortak algıyı etkiler. Yas hayatın bir gerçeği olsa da savaş ölümleri kitlesel, zamansız, beklenmedik ve şiddetlidir; bu da kolektif travmanın kök salması ve zaman içinde devam etmesi için ideal koşulları yaratır.

Bu durum, savaş kayıplarının aile grupları içinde kümelenme eğiliminde olması ve sonuç olarak bazı ailelerin birden fazla üyesini savaşta kaybetmesiyle daha da artmaktadır. Örneğin, Gazze’de yerleşim yerlerinin hedef alınarak bombalanması, bireylerin nüfusun diğer üyelerine kıyasla çok daha yüksek düzeyde yas tuttuğu yas noktalarını ortaya çıkarmıştır.
Bir toplumda yas seviyeleri ne kadar yüksekse, bireylerin silahlı çatışmayla daha derin ve kişisel bir bağ kurması da o kadar muhtemeldir. Eğer bir savaş uzun sürerse, bu kayıplar birikir ve zamanla farklı kuşaklardan insanların benzer şekilde şiddet nedeniyle yakınlarını kaybettiği bir durum ortaya çıkar. Bu da uzun vadede silahlı çatışmalara siyasi bir çözüm bulmayı çok zorlaştırır.

Uzlaşmaya Giden Yol

Büyük ölçekli, şiddet içeren aile kayıpları toplumun dokusunu yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir. Gençleri radikal ideolojilere iter, siyasi kararları belirler, dini gelenekleri etkiler ve şiddetin daha da tırmanmasına neden olur.
Bununla birlikte, uzlaşma ve telafi arzusunu da teşvik ederek bireyleri barış ve adalet arayışına itebilir. Uzlaşma süreçleri karmaşıktır ve genellikle diplomatik angajmanı, ekonomik destek anlaşmalarını, hakikat ve uzlaşma komitelerinin kurulmasını ve titiz arabuluculuğu içerir. Aile üyelerini kaybedenlerle iletişim kurmak ve onların hesap sorabilme ve adalet taleplerini karşılamak bu sürecin kritik bileşenleridir.

İnsan hayatını korumamız gerekmektedir ve bu sadece insani gerekçelerle alakalı değildir. Savaş ölümlerinin azaltılması, yas tutan nüfusun artışını engelleyecek ve acı, öfke ve travmanın körüklediği şiddet döngülerini kıracaktır. Nihayetinde, bu küresel ölçekte istikrar ve güvenliğin sağlanması için gereklidir.

Bu Makale 25 Kasım 2024 tarihinde Çeviri Gazetesi tarafından:  ”https://theconversation.com/the-political-social-and-psychological-toll-of-family-deaths-in-war-239416” sitesinden alınarak çevirilmiştir.