Yazan: Arnold Scholzel
Çeviren: Ferudun Özdeş
Düzenleyen: Utku Çavuşoğlu
Almanya Dışişleri Bakanlığı, İsrail hükümetinin başı Benyamin Netanyahu’nun rahat bırakılması gerektiğini Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yazılı olarak bildirdi. Karim Khan adlı savcı, 20 Mayıs’ta Hamas’ın üç önde gelen isminin yanı sıra Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı Joaw Gallant’ın işledikleri ağır suçlar sebebiyle tutuklama emri çıkarılmasını istemişti. Aynı gün içinde Baerbock’un yönetimindeki Almanya Dışişleri Bakanlığı, bu başvuruda adı geçen beş kişinin “uygunsuz bir biçimde aynı kefeye konduğu” gerekçesiyle başvuruyu kınadı. Ancak Khan, yaptığı başvuruda farklı nedenler öne sürmüştü. Bu başvuruda, İsrailli yöneticilerin Filistinli sivilleri açlığa mahkum etmesinin bir savaş suçu olarak sayılması isteniyordu. Fakat Dışişleri Bakanlığının açıklamasında Hamas’ın işlediği iddia edilen suçlardan bahsedilmesine rağmen, İsrailli yöneticilere atfedilen suçlar yer almamıştı.
Genişleyen Almanya Federal Cumhuriyeti’nin savaş tarafını seçtiğinden beri, çifte standart uygulaması ve gerçekliğin inkarı, Almanya dış politikasının alametifarikası olageldi. “Kurallara uyma” adı altında, savaştan beklenen emellere göre kurallar değişiyor, uluslararası hukuk işlerine geldiği gibi yontuluyordu. Almanya Federal Cumhuriyeti zaten 25 yıldır uluslararası hukuku ihlal eden herhangi bir savaşa müdahil olduğundan, 1999’da Yugoslavya’ya karşı yürütülen savaştan beri uluslararası hukuk yürürlükte değildi. Bu yüzden, perşembe günü Süddeutsche Zeitung adlı gazetenin belirttiği gibi, Gazze halkının 10 aydır içme suyu, besin ve ilaçlardan mahrum bırakılması, bu halkın hayati ihtiyaçlarını karşılayabilmesini engellemekteydi. Bu durum, “uluslararası hukuka göre büyük bir suç”tu. İsrail’in faşist Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in iki milyon Gazzeli sivilin açlığa terk edilmesinin meşru sayılabileceğine ilişkin yaptığı açıklamaya dair, Almanya Dışişleri Bakanlığının görünürdeki öfkesi, Baerbock (Almanya Dışişleri Bakanı) yanlılarının kolayca ikna olabileceği bir şeydi. Smotrich yalnızca hükümetinin sürdürüğü terörü ifade etmişti. Bir başka deyişle, onları açlığa terk etmek, kurallara uyan Almanyalıların kabul ettiği bir durumdu.
Hukuki çifte standartlar, meşru olanı gayrımeşru kılmaktadır. Hukukun gerici devlet yapısının bir parçası olarak değersizleştirilmesine yönelik çabalar, özellikle Netanyahu’yu kurtarmak isteyenler için önemlidir. Baskıcı Berlin yargısının “nehir ve deniz metaforu”na yönelik kararı (Berliner Zeitung gazetesi) Büyük İsrail ülküsünü savunanlar için değil, sadece Filistin’le dayanışma için geçerlidir. Berlin Kültür Senatörü elleri kolları bağlı bir biçimde “antisemitizm” sansürünü uygulatmaya çalışırken, yardımına bir meslektaşı koştu: Almanya Anayasayı Koruma Kurumunun önceki başkan yardımcısı Felor Badenberg, devlet fonlarının alıcısının bir Almanya gizli istihbarat raporunda yer almaması şartına bağlı olarak kullanılmasına yönelik görüş bildirdi. Böyle bir şey Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinde 75 yıldır yaşanmamıştı. 1959 yılında çıkarılan Almanya Komünist Partisi yasağı ve 1972 yılında yürürlüğe giren “radikallere uygulanan memuriyet yasağı” üsttekine nazaran hukukun üstünlüğüne daha uygundu. Artık cilalamaya lüzum kalmadığı görülmektedir.
Bu Makale 8 Eylül 2024 tarihinde Çeviri Gazetesi tarafından: “https://www.jungewelt.de/artikel/481234.verzicht-auf-lack.html” linkli web sitesinden alınarak, çevrilmiştir.