Press ESC to close

Çaresizlik Birleşik Krallık’ta Aşırı Sağa Kapı Açıyor

Yazar: Declan Mulholland
Çeviri: Ulaş Selvi
Düzenleyen: Ege Aydın

Birleşik Krallık’ta bu ay gerçekleşen aşırı sağcı ayaklanmaların büyük bir kısmı ülkenin en yoksul bölgelerinde patlak verdi. Solun, aşırı sağ için elverişli bir zemin yaratan çaresizlik mücadele etmek için eşitlikçi bir ekonomik yenilenme programı oluşturması gerekmektedir.

Göçmen karşıtı bir protestocu, 4 Ağustos 2024 tarihinde Birleşik Krallık’ın Rotherham kentindeki Holiday Inn Express’in önünde çıkan isyan sırasında bir işaret fişeği tutarken. (Christopher Furlong / Getty Images)

Bu ay meydana gelen aşırı sağcı ayaklanmalar, başta Kuzey Doğu Bölgesi’nin bazı kesimleri olmak üzere, ülkenin dört bir yanındaki toplulukları bir kaos ortamının içine sürükledi. Olayların cereyan ettiği noktalar başlangıçta rastlantısal gibi gözükse de ırkçı bir gündemi tetiklemek için ülkenin en yoksul bölgelerinden bazılarını ele geçirmeye yönelik ortak bir çaba olduğu kısa sürede netlik kazanmıştır.

Middlesbrough, Hartlepool ve Darlington gibi kasabalar on yıldan fazla süren Muhafazakâr Parti iktidarı boyunca sistematik bir biçimde kendi kaderlerine terk edilmişti. Bu sürecin sanayisizleşme ile başladığını ve sonrasında birçok sosyal kurumun çöküşü ve yakın dönemde yerel yönetimlerde yapılan kapsamlı kesintiler ile devam ettiğini söyleyebiliriz. Ortaya çıkan boşluğun doldurulması içinse gerekli yatırımlar yapılmamış ve insan onuruna yaraşır iş imkanları oluşturulmamıştır. Ortaya çıkan bu durum, birçokları, özellikle de gençler, için umutsuz bir gelecek algısı yaratmıştır. Joseph Rowntree Vakfı’nın Çalışma ve Emeklilik Müsteşarlığı tarafından yayınlanan verileri kullanarak hazırladığı yakın tarihli bir rapor, Middlesbrough’daki çocukların yüzde 41’inin yoksulluk içinde yaşadığını ortaya koymuştur. Aşırı sağcı ayaklanmaların ülkedeki en yoksul on bölgeden yedisinde meydana gelmesi de hiç şaşırtıcı değildir.

Yeniden dirilen aşırı sağ da tam olarak bu temel üzerine inşa edilmektedir. Sokaktaki ayaklanmalar artık yatışmış gibi görünse de onları yaratan koşullar varlığını sürdürmektedir.

Sosyalistler olarak böyle zamanlarda bir “sınıf birliğine” duyulan ihtiyaçtan bahsettiğimizde sıklıkla bir kutsal kitaptan ayetler okuyormuşuz ya da sahadaki gerçeklerden kopuk bir talepte bulunuyormuşuz gibi algılanır. Ne var ki bu, gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan bir algıdır. Sınıf siyaseti, faşizmin bu son biçiminin yenilgiye uğratılabilmesinin tek yoludur.

Yurttaşlarımıza daha iyi ve daha manalı bir yaşam umudu vadeden bir toplumsal vizyon sunabilmeliyiz. Bu da düşük ücret, yoksulluk, kötüleşen kamu hizmetleri ve sokaklarımızın istihdam kaynaklarından koparılması sorunlarını ele almak anlamına gelmektedir. Sosyal dokumuzu parçalayan vurguncuların kim olduklarını belirlemeli ve bu dokuyu bir araya getirenleri güçlendirmeliyiz. Irkçılık, ülkemizin bir parçası olan pek çok kesimde çaresizliğin karanlık ve nemli ikliminde yeşermektedir.

Ayaklanmalara tepki olarak düzenlenen karşı gösteriler umut verici olmakla birlikte sınırlı kalmıştır. Karşı gösterileri düzenleyen büyük kalabalıklar, genellikle faşistlerin hedef aldığı nispeten az çeşitliliğe sahip bölgelerde değil, kozmopolit kentsel alanlarda toplanmıştır. Büyük şehirlerin dışında düşük gelirli ve ağırlıklı olarak beyaz işçi sınıfına mensup nüfusun yaşadığı bölgelerde bir ırkçı şiddet dalgasına yol açan politikalar, arkasındaki anlatı bu kesimlerin anlayabileceği şekilde yapıbozuma uğratılmadıkça büyümeye devam edecek gibi görünmektedir.

Eğer bu kesimlerin karşı karşıya olduğu gerçek zorlukların üstesinden gelebilecek bir program sunmadan aşırı sağla mücadele etmeye çalışırsak başarısız oluruz. Böylesi bir hataya düşmemiz halinde düşmanlarımız halkın öfkesini nativist bir tepkiye dönüştürmede başarılı olmaya devam edecektir. Aşırı sağa karşı yalnızca üniversite kentlerindeki halihazırda ilerici görüşlere sahip olan insanları bir araya getirerek mücadele etmeye çalışmak da bizi yine başarısızlığa uğratacaktır. Ayrıca bu süreçte ırkçılık karşıtlığını, işçi sınıfını birleştirecek başarılı bir hareketin temel dayanağı olmaktan ziyade bir aydın elit davasına dönüştürmemiz de kaçınılmazdır.

Kuzey Doğu Bölgesi’ndeki pek çok emekçi sanayilerini kaybederken aynı zamanda da sendikal hareket aracılığıyla sınıf siyasetiyle olan bağlantılarını da yitirmiştir. Sınıf siyasetinin ve işçi sınıfı dayanışmasının yokluğu büyük bir boşluk yaratmıştır. Bizler, etnik kökenleri ne olursa olsun, komşularımızın aldıkları yoksulluk maaşlarını, kamu hizmetleri alanında karşılaştıkları kesintileri ve hayat pahalılığını artıran vurguncu şirketlerle mücadelede ortak çıkarlara sahip olduklarını savunurken, işçi sınıfı bunun yerine dünya görüşlerini internet üzerinden şekillendirmektedir; bu şekillendirme, genellikle de Elon Musk gibi sendika karşıtı milyarderler tarafından yürütülmektedir.

Şayet bu provokatörlerle mücadele edecek kapsamlı bir hareket inşa etme konusunda kararlıysak sınıfımızın ortak davalarına odaklanmamız gerekmektedir. Bunun yolu da bir yenilenme programı oluşturmaktan geçmektedir. Bu programı şöyle ifade edebiliriz: düşük ücret ve güvencesizlik yerine iyi koşullara sahip, sendikalı iş imkanları yaratılması; yaşadığımız yerler üzerinde bir sahiplik duygusu yaratabilecek sosyal kurumların yeniden inşası; refah yaratarak halkı kalkındıracak aktif yerel yönetimlerin oluşturulması; ücretsiz okul yemeği hizmeti ve iki çocuk sınırına son verilmesi gibi politikalar vasıtasıyla özellikle çocuklar arasındaki yoksulluğun net bir şekilde reddedilmesi; gençlerimize geleceğe dönük olanaklar sunacak ve doğru şekilde finanse edilen bir mesleki eğitim programı oluşturulması ve gençlere yönelik hizmetler gerçekleştirilmesi, yoksul bölgelere yatırım yapma taahhüdü verilmesi ve daha önce pek çok kez cayılan diğer bölgelerle eşit konuma getirilme taahhüdünün tazelenmesi.

Ancak ve ancak yurttaşların ırkçı nefretle bölünmesine izin vermek yerine onları yukarıda değindiğimiz amaçlar etrafında birleştirmeyi hedefleyen bir hareket inşa edecek cesarete sahip olabilirsek bu faşist dalgayı durdurmak adına bir şansımız olacaktır. Aşırı sağın şimdiye kadar sunabildiği tek şey yıkım olmuştur; emekçilerin yaşam koşullarını gerçek manasıyla iyileştirebilecek türden bir değişim gündemleri bulunmamaktadır. Bizim tarafımızda ise umut vardır. Artık bunun üzerine bir şeyler inşa etmeye başlamalıyız.

Bu Makale 30 Ağustos 2024 tarihinde Çeviri Gazetesi tarafından: “https://jacobin.com/2024/08/uk-far-right-riots-immigration-deindustrialization” linkli web sitesinden alınarak, çevrilmiştir.