Press ESC to close

Barbie Feminist Olamaz

Yazan: Nick Pemberton
Çeviren: Melike Çakmak
Düzenleyen: İrem Taşdemir

Hollywood aktörleri grevdeki yazarların yanında olurken Barbie filmini görmezden gelip dayanışma içinde oldukları iddiasında bulunarak içlerini rahatlatabilirler. Grevcilere böyle bir destekte bulunmak kulağa oldukça kolay geliyor. Hollywood’u görmezden gelmek, çalışanları desteklemek için yeterli olsaydı bunu zaten yapardık. Peki, grev sona erdiğinde bu filmleri tekrar izlemek zorunda kalırsak ne olur? Bu çok daha zorlu bir göreve benziyor.

Günümüz sanatının kalitesiz olduğuna yönelik eleştiriler kesinlikle abartılıdır ve müzik, film ve sanatla ilgili hiçbir şeyin daha önce bu kadar iyi olmadığını söyleyebilirim. Yalnızca nereye bakmasını bilmeniz gerekiyor.

Aşağıdaki eleştirimde Zizek Kuralı’nı izlemekteyim. Slavoj Zizek, bir filmden esinlenip bir fikir bulduğunda, bu fikrin mahvolmasından korktuğu için filmi izlemediğini söyler. Ben de Barbie filmini izlemedim. Uzaktan ateş ederek ellerini kirletmeden dünyanın diğer bölgelerindeki şiddeti tırmandırmak isteyen modern bir Amerikan internet askerini temsil ediyorum. Drake’in de dediği gibi “Tetikteki parmaklar Twitter’daki parmaklara dönüşür.”

Barbie hakkındaki görüşüm, Trump/Sanders dönemindeki Amerikan geleneği üzerine meşru bir referandumun yapıldığı ve bizim bu geleneği reddetmeye haklı olduğumuz yönünde. O zamanlarda Amerikan Projesini kurtarmaya yönelik böyle bir çaba vardı ve korkarım ki, en azından önemli siyasal aktörler için bu belli bir ölçüde başarılı olmuştu.

Peki, 2016 yılında neler oluyordu? Bernie Sanders ve çeşitli toplumsal hareketler, Amerikan yaşamının işçi sınıfı eleştirisini temsil ediyordu ve bu hareketlerin başarısızlığı ABD’deki demokrasi eksikliğini ve eleştirimizin meşruiyetini doğrulamıştı. Bu hareketler doğal olarak birbiriyle ilişkiliydi ve nispeten hepsi alt sınıflar tarafından başlatılmıştı.

Trumpizm ise oligarklara karşı kapitalist bir isyanı temsil ediyordu. Bu aşırı sağcı üst-orta sınıf, Amerikan toplumunda alt sınıflardan daha güçlüydü ve inanılmaz bir Trump zaferi elde etmeyi başarmışlardı. Ancak bu kesimin etkisi hem Trump tarafından yapılan herhangi bir politikada hem de başka herhangi bir yerde oldukça belirsizdir. Bu insanlar Amerikan demokrasisinde kendilerinin bile söz sahibi olmadıklarını ve zenginliğin her şeyi kontrol ettiğini gördüler. Bu durumun neticesinde de 6 Ocak’ta bir kriz ortaya çıktı.

Korku dolu 6 Ocak olaylarıyla ilgili görüşüm, 6 Ocak’ın liberal uzmanların düşündüğünden çok daha farklı bir sebepten dolayı dehşet verici olduğu şeklindedir. Bir açıdan bu tarz bir başkaldırı kesinlikle bir tür sınıf isyanıdır. Medyanın göstermeye çalıştığı gibi işçi sınıfı tarafından değil; alt sınıfı küçümsemek için burjuva sınıfı tarafından yapılmıştır. Bu grubun dikkate değer yanı, burjuva sınıfın alt kesimin onlara saldırmasının önünde bir engel olduğunu fark etmelidir; çünkü burjuvalar kimseyi umursamaz.

İşçi sınıfı hareketlerinin bu denli hızlı ve kesin yenilgisi nedeniyle var olan tek eleştirinin ya da en azından siyasi olarak uygun ve mümkün olan eleştirinin aşırı sağcı burjuva grubundan geldiğine ve bunu yenmek için Amerikan kurumlarının etrafında birleşmemiz gerektiğine inandırıldık. O zamanlar bu düşünülebilecek yasal bir şeydi ve hala da öyle. Amerikan siyasi yaşamına gerçekten bir işçi sınıfı damgasının vurulup vurulamayacağı cevaplanmak üzere olan ucu açık bir soru. Bana öyle geliyor ki; Amerikan kurumlarının yanında olmak, Trumpizm temelinde şekillenmiş aşırı sağcılarla birlikte olmamızdan daha karlıdır.

Bize düşen biraz daha iyimser olmak. Bize düşen şey, Amerikan toplumunun eleştirisi korkunç bir şekilde sonuçlansa da girişimin asla bundan ibaret olmadığını ve bundan Trump için susturulan ve günah keçisi ilan edilen işçi sınıfının değil, üst-orta sınıftan kaynaklanabilecek tek isyanın gerçekleşmesini sağlayan oligarkların sorumlu olduğunu unutmamaktır.

Peki, tüm bunların Barbie ile ne ilgisi var? Kritik Trump seçimlerinde, hepimiz bu ülkede yanlış giden bir şeyler olduğuna ve popüler oyuncaklardan üretim araçlarına kadar her şeyin sorgulanabilir olduğu konusunda hemfikirdik çünkü hepimiz Amerikan toplumunun başarısız olduğu görüşündeydik. Trump yenildiğinde elbette rahatlamıştım ancak bunun çok büyük bir bedeli olacağını da anlamıştım.

Amerikan toplumuna olan inancı kurtarma çabası tüm hızıyla devam ediyordu ve doğrusunu söylemek gerekirse, Trump’ın yenilgisi sadece bir derin devlet komplosundan ibaret değil; aynı zamanda kapitalistlere karşı bir işçi sınıfı zaferiydi. Ancak bu işçi sınıfı için gerçek anlamda bir zafer değildi. İşçi sınıfı, Trump dehşetinden sonra ABD’ye daha az güveniyordu.

Fakat iktidardaki sınıf buna inanmıyor. Trump’ın yenilgisini Amerikan demokrasisinin gerilemesi değil de zaferi olarak görmemizi istiyorlar. Onların kafasındaki proje, tüm meşru şikayetlerimizi hayal dahi edemeyeceğimiz paralarla çalışan ve çıkarlarımızın temsil edildiğine ikna eden makineye sunmaktır.

Temel model şudur: Barbie’yi iptal etmeyin. Mevcut koşullarda Barbie’yi isteklerinize göre temsil ettirelim. Barbie feministtir. Amerikan demokrasisi budur. Bir talepte bulunursunuz ve talebiniz şak diye duyulur!

Bu işte bir bit yeniği var. Barbie’den asıl talebimiz onun feminist olması mıydı? Yoksa sağlıksız bir vücut tipinin genç kızlara ulaştırılması gerçekten de feminist midir? Barbie filmi Barbie’lerin satışını arttırıyorsa bu daha fazla küçük kızın bir oyuncağa bakıp kendilerini kötü hissedeceği anlamına gelmektedir.

Verilen mesaj, ‘eğer belli bir sınıftan iseniz Amerikan Rüyasının tüm değerleri sizin için mümkündür’ gibi gözüküyor. Hillary Clinton, Bernie Sanders’a Wall St.’in peşinden gitmenin cinsiyetçiliği durdurmayacağını söylediğinde burada net bir mesaj vardı: İşçi sınıfının kadınları, hiçbir zaman Amerikan yaşamında başarılı olamayacaktı. Üstelik sadece erkekler karşısında değil üst sınıf kadınlar karşısında da her zaman ikinci planda kalacaklardı.

Aynı şey Barbie filmi için de geçerlidir. Eğer Barbie gibi görünüyorsan, ki bu para olmadan imkansızdır, toplumdan istediğin her şeye sahip olabilirsin. Ancak eğer onun gibi görünmüyorsan, onun gibi olmaya çalışsan iyi olur çünkü aksi takdirde, talep ettiğin feministliğe, eşitliğe veya itibara layık olamayacaksın.

Filmde bir tür hiciv amaçlandığının farkındayım ancak Barbie’yi Margot Robbie oynarken bu nasıl mümkün olabilir? Robbie’yi Bombshell filminde gördüğümde onun iyi bir oyuncu olduğunu, filmin de iyi olduğunu düşünmüştüm. O zamanlar Amerikan toplumunu doğrudan eleştirebilirdiniz. İşte şimdi cinsel tacizin yaşandığı yer, kötüydü ve çirkindi ama hayatımızın bir parçasıydı. İşte bu da bununla ilgili bir hikâye.

Ancak Robbie’nin filmde rol alması, bu filmin ne kadar hiciv olabileceği konusunda beni şüpheye düşürüyor. Elbette filmde tüm haklı şeyler dile getirilebilir; ancak aslında o da sektördeki pastadan payını almak ve yemek istiyor ya da daha kötüsü, kadınlarımızın kendi dilimlerini yemelerini ve kusmalarını istiyor.

Tabii bazı insanların ne diyeceğini tahmin ediyorum, “Filmin tadını çıkar gitsin.” Ancak ben bir şeye değinmek istiyorum; her şeyi çok çabuk unutuyoruz. Olayları aslında unutmuyoruz ama yeni bir tavrımız olduğunda bir öncekini unutuyoruz. Sadece birkaç yıl önce Barbie’yi iptal etmek cidden havalı bir şeydi.

Bu film, ancak Barbie’nin hicvedilmesi sayesinde ciddiye alınırdı ve bu nedenle de bu filmi yapmanın en alaycı yolu olurdu. Film, doğrudan gerçek Barbie’yi anlatsaydı, onun ne kadar dar bir kadınlık kavramını temsil ettiğini fark ederdik. Ancak hicvin arkasına saklanarak eleştirdiğimiz bu kavramı affetmemiz söyleniyor.

Başta kendisinden istendiği gibi Amy Schumer Barbie rolünde olsaydı filme daha çok ilgi duyardım. Ama Schumer’a göre o zaman senaryo “feminist ve havalı” değildi. Peki neden filmin konsepti feminist olduğunda Schumer’a tekrar teklif götürülmedi? Schumer’ın vücut tipi, ideal Barbie fikrini yıktığı için film daha feminist olmaz mıydı?

Ne var ki bu ikisi hiçbir zaman aynı anda gerçekleşemez. Senaryo ve farklı vücut tipi, daha doğrusu Hollywood için farklı olan vücut tipi asla aynı anda feminist olamaz. Barbie kavramına öyle ya da böyle tutunmak zorundayız. Yapılabilecek ilk şey, Schumer’ın ciddiye alamayacağımız bir Barbie anlatısını temsil etmesiydi ama bu bizim değerlerimize uygun değildi. Diğeri ise Robbie’nin ciddi bir konsepti taklit etmesiydi ve geçmişteki idealleri aynen sürdürmesiydi.

Doğrusunu söylemem gerekirse, Schumer benim de ideal Barbie’m olamazdı. Benim idealimde Barbie sadece büyük kalçalara sahip olmakla kalmaz, nefretin hat safhada olduğu bu zamanlarda büyük bir penise de sahip olurdu. Kadınlığın bekçiliğini yapanlara haddini bildirmek için Barbie’nin tüm küçük çocukların oynayabileceği büyük bir penise sahip olmasından daha iyi bir yol var mıdır? Gerçi, Barbie’de herhangi bir cinsel organa bile razı olurdum. Son derece cinselleştirilmiş bir oyuncağın herhangi bir cinsel organa sahip olmaması Amerikan toplumu hakkında ne söylüyor? Bu durum Barbie’nin aslında seks yanlısı olmadığını ve asıl hedefinin hepimizi bedenlerimizden ve kim olduğumuzdan utandırmak olduğunu doğrulamıyor mu?

Bu konuyu siyasi ideolojinin ne olduğuna dair temel fikrime bağlayarak kapatacağım. Bence hepimiz aynı şeyi istiyoruz ve sol ile sağ arasındaki farklılık ne istediğimiz değil, bunu kaçımız için istediğimizdir. Hepimiz sağlık hizmeti, barış, temiz su, bir ev, bir ses, özgürlük hissi, temsil edilmeyi ve toplumda var olabilmeyi istiyoruz. Sol kesim yaşayan her canlı için bunları isterken, sağ kesim bunları yalnızca belli kişiler ve gruplar için istiyor. Bu da onların ne kadar sağda olduğunu gösterir. Toplumun bu belli dilimi bir sınıf, ulus, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim, birey, aile, şehir ve kuruluş olabilir.

Bu durumda belki de film sağ merkezli denebilir. Film feminizmi kadınların çoğunluğu için değil; sadece zengin beyaz kadınlar için istiyor. Siyasi güce sahip insanlar için onlara bir sesleri olduğunu söylüyor. Geriye kalanların ise bir sesi olmadığını tekrarlıyor ve benzer bir durum ortaya çıkarıyor. Barbie, ‘ulaşılamaz bir şey’ idealini güçlendirerek sisteme olan bağımlılığımızı yeniden teyit etmeye çalışıyor.

Standart ideal güzellik anlayışı şimdi bize yalnızca ilgi, zenginlik ve ün değil feministliği de getiriyor. Artık Barbie gibi olmak çok daha arzu duyulan bir şey oldu ancak umutsuzluğumuz da bizimle birlikte büyüyor. Barbie artık sadece güzel değil; aynı zamanda daha iyi değerlere de sahip!

Akıl sağlığımızı korumanın tek yolu bu insanların mizah anlayışına sahip olmadıklarını hatırlamaktır. Kendileri şaka gibiyken şaka yaptıklarını zannediyorlar. Fakat benim sözlerimi ciddiye almayın. Filmi izlemedim ve izleseydim Christy Lemire’in dediği gibi:

“Filmin yıldızı olarak Margot Robbie hiciv ile içtenlik arasındaki dengeyi tam olarak sağlayabiliyor. Harika bir oyuncu seçimi. Bu rolde başka birini hayal etmek imkânsız. Sarışın, mavi gözlü, büyüleyici bir güzellik… Rolüne tam olarak uyum sağlıyor ve bu abartılı, şeker kaplı dünya için gerekli olan abartılı sonsuz iyimserliği de yayıyor.” diyebilirdim.

Aynı incelemede Lemire, Barbie’nin gerçekçi olmayan vücut standartlarını dile getirdiği için filmi övüyor. Hangi standart? Şu anda içinde yaşadığımız gerçeklik bu. Herkes eleştirmen olmuş ve kimse bir şeyleri değiştirmek istemiyor çünkü hayal edebildiğimiz ve bize verilen tek değişiklik daha beter.

Tüm bunlar Amerikan toplumuna yönelik işçi sınıfı eleştirisini daha da ileri görüşlü kılıyor. İşçi sınıfı ve sol, gerçekliğin hicvedilemeyecek kadar distopik olduğu Amerikan toplumunun parçalanmasından sorumlu tutulmaya devam edecek. Bu durum sadece bizi daha kararlı kılmalıdır ve mevcut koşulları kınamakta haklı olduğumuzu kanıtlar.

Şimdi, cevaplanmak üzere açık uçlu bir soru sorulmalı: Kadınlığın bekçileri, değişimin faydası konusunda haklılar mı? Her şeyin aynı kalması ya da daha da kötüye gitmesi çok olası. Ancak bu gaza gelmemiz anlamına gelmiyor. Biz asla feminist Barbie istemedik ve bu versiyonun daha da yabancılaştırılması hala insan olduğumuzu gösteriyor.

*Amerikan Projesi: Genel olarak ABD’nin ulusal ve uluslararası düzeydeki politikalarını, stratejilerini veya belirli bir hedefe ulaşmak için geliştirdiği planları ifade edebilir. Eğitim, sağlık, teknoloji veya ekonomi gibi alanlarda yenilikçi yaklaşımlar geliştiren bir girişim olabilir.

*Oligark: Bir ülkede veya bölgede ekonomik veya siyasi gücü elinde bulunduran, az sayıda zengin ve etkili kişinin oluşturduğu grubu tanımlayan bir terimdir.

Bu Makale 12 Ekim 2024 tarihinde Çeviri Gazetesi tarafından: “https://www.counterpunch.org/2023/07/21/barbie-cant-be-feminist/” linkli web sitesinden alınarak, çevrilmiştir