Press ESC to close

Korumacılığın Yüksek Maliyeti: Yapay Zeka

Yazar: Dean Baker

Çeviren: Selahattin Karataş

Düzenleyen: Ilgın Baran Öcal

Ekonomistler tarifelere ve kotalara karşı, tüketiciler açısından fiyatları arttıran ve ekonomik büyümeyi yavaşlatan maliyetli politikalar oldukları için sayısız eleştiride bulunur. Tabi onlar ve siyasetçiler, tercih edilen politikaları öne çıkarmak için genelde durumu abartsalar da bu meselenin hatırı sayılır bir gerçeklik payı da var. Hemen hemen bütün ekonomistler tüm hayatlarını korumacılığın ne kadar kötü olduğunu anlatarak geçirecek olmalarına rağmen neredeyse hepsi korumacılığın en maliyetli biçimlerini görmezden geliyorlar: Devlet destekli patentler ve telif hakkı tekelleri.

Çoğu tarife, koruma altına alınan ürünlerin fiyatını yüzde 10 ila 25 civarında arttırıyor. Buna karşılık patent ve telif hakkı tekelleri sıklıkla bu ürünlerin fiyatını yüzde 1000, hatta 10.000 oranında bile arttırabiliyor. Telif hakkı tekelleri veya benzer korumalardan yararlanan birçok pahalı ilaç, on binlerce dolara satılabilirken ucuz versiyonları reçete başına sadece 30-40 dolara satılabiliyor.

Telif hakları için de durum pek farklı değil. İnternet üzerinden neredeyse tamamen maliyetsiz şekilde transfer edilebilecek ürünler, aksine yüzlerce hatta binlerce dolara satılabiliyor. Bu durum en çok da pahalı yazılımların dolaşımında belirgin olsa da müzik ve video kaydı materyalleri, video oyunları ve telif hakkı korumalarına tabi olan çeşitli başka materyaller için de geçerlidir.

Patent ve telif hakkı tekellerinin anlaşılır bir gerekçeleri var, yenilik ve yaratıcı işler için teşvik sağlamak. Fakat her türlü korumacılığın bir gerekçesi var, dolayısıyla bir mantığının olması, ticari bir tarifeyi veya kotayı korumacı bir politika olmaktan alıkoymuyor.

Burdaki mesele şu ki bu devlet destekli tekeller piyasaya devasa müdahalelerde bulunuyor. Haklılıkları tartışılır fakat serbest piyasanın işleyişinin bu olduğunu iddia etmek delilik olacaktır.

Genellikle gelirin yukarıya doğru yeniden dağıtımına yönelik politikaları destekleyen sağcıların, patent ve teklif hakkı tekellerini piyasanın doğal işleyişi olarak yansıtması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak birçok solcunun da bu bariz çarpıtmayı ayrıca sürdürmesi de kesinlikle akıllara durgunluk veriyor.

Neyse, gelin toparlayalım. Bu tekelleri desteklemek devletlerin tercihidir, birbirlerinden farklı politikalar belirleyebilirler. Yapay zeka konusunda, New York Times’ın raporlarına göre Çin; patentlere, telif haklarına ve benzeri korumalara bel bağlamaktansa açık kaynak politikaları izleyerek hızlıca diğerleriyle arasını kapatıyor, hatta belki de liderliği bile üstleniyor.

Yapay zeka bağlamında açık kaynak fikri tüm kodlamaların herkesin erişimine, inceleyebilmeleri ve geliştirebilmeleri için açık olması anlamına geliyor. Aynı alanda çalışan diğer kişiler yeni atılımları hızla geliştirebileceğinden dolayı bunun, teknolojinin daha etkili bir şekilde ilerlemesinin yolu olacağı anlaşılabilir. Ayrıca, araştırmacılar başarısızlıklardan ders çıkararak denenmiş çıkmaz yollardan kaçınabilirler. (Bu, ilaç veya aşı geliştirme süreçlerinde de mükemmel bir yaklaşım olabilir.)

Diğer belirgin gelişme ise bitmiş ürünün çok ucuz olmasıdır. Geliştiriciler servis ücreti talep ederek ve/veya doğrudan devlet desteğine güvenerek maliyetleri karşılamaya çalışabilir. İki şekilde de nihai kullanıcılar kullanışlı bir üründen yüksek fiyatı dolayısıyla mahrum kalmazlar.

Sonuç olarak, yapay zeka ile ilgili iş dünyasında koparılan tüm yaygaralar düşünüldüğünde, firmalarımız* eski moda koruma yöntemlerine bel bağlarken Çinli firmaların açık kaynak yöntemlerine dayanarak önde gelen ABD’li rakiplerini geçmesi kesinlikle ironik olurdu. Kim bilir, belki bir gün “serbest ticaret” ekonomistleri bile bunu fark eder.

*ABD’li firmalar kastediliyor.

Bu Makale 30 Ağustos 2024 tarihinde Çeviri Gazetesi tarafından: “https://www.counterpunch.org/2024/07/30/the-high-cost-of-protectionism-ai-edition/” linkli web sitesinden alınarak, çevrilmiştir.